musibet

musibet
1. إصابة [إِصَابَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
2. بائقة [بائِقَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
3. باقعة [باقِعَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
4. بلاء [بَلَاء]
Anlamı: sıkıntı veren şey
5. بلوى [بَلْوَى]
Anlamı: sıkıntı veren şey
6. بلية [بَلِيَّة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
7. جائحة [جائِحَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
8. حادث [حادِث]
Anlamı: sıkıntı veren şey
9. حادثة [حادِثَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
10. حازب [حازِب]
Anlamı: sıkıntı veren şey
11. حاقة [حاقَّة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
12. حدث [حدث]
Anlamı: sıkıntı veren şey
13. حين [حَيْن]
Anlamı: sıkıntı veren şey
14. رزء [رُزْء]
Anlamı: sıkıntı veren şey
15. رزية [رَزِيَّة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
16. طارقة [طارِقَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
17. طامة [طامَّة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
18. عادية [عادِيَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
19. عظيمة [عَظِيمَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
20. غائلة [غائِلَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
21. غاشية [غاشِيَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
22. فاجعة [فاجِعَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
23. فادحة [فادِحَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
24. فجيعة [فَجِيعة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
25. قارعة [قارِعَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
26. كارثة [كارِثَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
27. كريهة [كَرِيهَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
28. لمة [لَمَّة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
29. مأساة [مَأْساة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
30. محنة [مِحْنَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
31. مصاب [مُصَابٌ]
Anlamı: sıkıntı veren şey
32. مصيبة [مُصِيبة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
33. مكروه [مَكْرُوه]
Anlamı: sıkıntı veren şey
34. مكروهة [مَكْرُوهَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
35. ملمة [مُلِمَّة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
36. نائبة [نائِبَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
37. نازلة [نازِلَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
38. ناقرة [ناقِرَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
39. نكب [نَكْب]
Anlamı: sıkıntı veren şey
40. نكبة [نَكْبَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
41. نوبة [نُوبَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey
42. ويلة [وَيْلَة]
Anlamı: sıkıntı veren şey

Türkçe-Arapça Sözlük. 2015.

Игры ⚽ Поможем написать реферат

Look at other dictionaries:

  • musibet — is., Ar. muṣībet 1) Ansızın gelen felaket, sıkıntı veren şey 2) sf., mec. Uğursuz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MUSÎBET — Afet. Belâ. Felâket. Hastalık. Dert.(Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musâb olan bir koyun, lisan ı hâliyle: Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyâde fâidemizi düşünür. Mâdem onun rızâsı yoktur,… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MUSİBET-İ ÂMME — Umuma ve cemiyetin ekseriyetine gelen belâ.(Bu asırdaki ehl i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işliyen ve binler mânevi ve maddi hukuk u ibâdı mahveden adamdan… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • musîbet — (A.) [ ﺖﺒﻴﺼﻡ ] 1. bela. 2. şirret, uğursuz …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • MUSİBET-ZEDE — Belâya uğrayan. Hastalık veya başka musibete uğrayan.(İmanla insanın kalbinde öyle bir kuvve i mâneviye husule gelir ki, insan o kuvvet ile her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir! İ.İ …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • bin nasihatten bir musibet yeğdir — yaşanan olaylar, öğütlerden çok daha etkilidir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • BILGIN — Musibet, belâ, felâket, âfet …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • BUKKARÎ — Musibet, belâ, âfet, felâket …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • BÂHİZA — Musibet. Bel …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • BÜCRİYY(E) — Musibet, belâ, felâket, âfet …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MAZAZ — Musibet, felâket ve belâ acısı. * Acıma, üzülme, kederlenme …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”